HÜSEYİN OKUŞ


İşleri Allah ve Rasulüne Götürmek

Müftü


 “Ey iman edenler! Allah’a ve Peygambere ve sizden olan emir ve yetki sahiplerine itaat edin. Bir konuda anlaşmazlığa düştüğünüzde Allah’a ve ahiret gününe inanan müminler iseniz onu Allah ve Resulüne arz ediniz. Bu hem daha hayırlı, hem de netice olarak daha güzeldir”(Nisa Suresi.59)

“Söz tutmak, boyun eğmek, emri yerine getirmek” manasına gelen itaat, sosyal, siyasi, hukuki ve ahlaki boyutlarıyla İslami hayat düzenini kuran temel kavram ve kurumlardan biridir.(Kur’an Yolu Cilt 1 sayfa..)

Dinimiz İslam, hayatın düzenini kurmadan, hayat haritamızı düzenlemeden, sosyal ilişkilerin işleyişini bir sisteme bağlamadan kişileri, kurumları ve toplumu zorlamıyor. Ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı ve ne zaman yapacağımızın ölçüsünü hem teorik hem de Efendimizin hayatında yaşanmış şekliyle gösteriyor. Bundan sonra hayatın dinamikleri olan, olmazsa olmazları olan “itaat etmeyi, boyun eğmeyi içine sindirmeyi” öğretiyor.

İçine sindirme, kabullenme kişi ve kurumların hayat bulması, onlara can simidi olması bu dinamiklerle ve hikmeti ilahiyesi ile birleşmesiyle olur. 

Şu ayeti de kendi bağlamında anlamaya çalıştığımızda konu biraz daha netlik kazanmış olacaktır. Nüzul sebebi tabi ki bir anlaşmazlık vs sonucu olmakla beraber, biz, bize verilen mesajı anlamaya çalışalım.

“Hayır, Rabbine yemin ederim ki, onlar aralarındaki çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden nefislerinde hiçbir darlık/sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça gerçek iman etmiş olamazlar”(Nisa s,65)

Bu ayetleri gerek bağlamıyla gerekse zahir manası ile de anlamaya çalışsak, Müslüman’ın bütün dünyası hayat serüveni; düğünü, derneği, komşuluğu, yemesi, içmesi, giyimi kuşamı, ekonomik ve sosyal hayatı Allah Resulünün çerçevesini çizdiği şekilde olmak zorundadır.

Peki, olmazsa ne olur. Sırasıyla gidelim.

Gerçek bir itaat olmaz. İçine sindirip kabullenme olmaz. Tam bir teslimiyet olmaz. Daha ilerisi gerçek bir iman edilmiş olmaz. En tehlikesi de budur.

Bütün işlerimizde; her başarıda, inançta, azimde, ancak bu duygu ve olgularla neticeye ulaşmıyor mu?

Zamanın değişmesi, muamelatta ve bir takım amellerde farklılık oluşturabilir. Ama inancımızı, itaatimizi ve Allah ve Resulüne olan teslimiyetimizi asla değiştirmemelidir.

Düzenin işleyişinde itaat ve boyun eğmeyi kenara bıraksak, ne olur? Kargaşa olur. Terör olur. Hayatımız zorlaşır.

Bazen şu itirazlarla karşılaşabiliyoruz. Bu Kur’an’ın nazil olduğu günden bu yana birçok şey değişti. Peygamberin hayatı ise ilkel bir çağı ancak karşılıyordu. Şu zaman da bunların anlamı nedir? Bu günkü karşılığı varmıdır? 

Bunun gibi itirazlara verilecek yüzlerce cevap vardır. Bu ayetler mümin olanlara sesleniyor, inkârcıları, zalimleri anlatmıyor. Dolayısıyla Müslüman olmak demek, İslam demek teslim olmak demektir.

Kur’an’da peygamberin “üsve-i hasene”(Ahzap suresi,21) örnek ve model olarak gösterilmesi de bu baptan anlaşılmalıdır.

Uçlara kaçmadan,(ifrat ve tefrit) belirlenen vasatla (Bakara s,143) bu güne taşınacak bir model ve yöntemle Allah Resulüne işlerimizi götürmek mümin için bir tercih değil bir zorunluluktur.

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593