Daha önce yazdığım bu yazımı Ünye’de çekilen Aşkın dünkü çocuklar filminin bu günlerde vizyonda olduğu bir zaman içinde yeniden köşemde yayınlamak istedim.
Çocukluğumu, gençliğimi özlüyorum ve istiyorum tüm berrak ve duruluğuyla.
Hayır, hayır imkânsız demeyin sakın!
Hem imkânsız deseniz bile hayallerime sınır koyamazsınız ya!
Biliyor musunuz, benim hayallerim bulutlar kadar özgür… Sınırı galaksilerden ötedir!
Ben asfaltta tıp oynadığım zamanı özlüyorum.
TV sarmalından uzak, kış gecelerindeki sohbetleri,
Komşuluk, akrabalık dayanışmasını, karşılıksız yürekten sevmeyi özlüyorum.
Ben domatesi ısırdığımda suyunun yanaklarıma sıçradığını, bostanın mis kokusunu özlüyorum.
Özlüyorum işte… Var mı bir diyeceğiniz?
Mahallemizdeki, Ünye’deki üstü kiremitli, önü bahçeli evleri özlüyorum.
İçerisinde çeşitli meyveleri olan bahçeleri özlüyorum.
Belki de o komşu bahçelerinden birinden, şöyle çaktırmadan bir meyve yürütmeyi de özlüyorum.
Hanımcıkların, Bekir ustanın, Elli beşlerin, Hamdi ustanın, Adil ustanın, İlyas oğullarının, Muhtar İbrahim ağabeyin, Emin ustaların, Babuçoğulların, Kocatoros’ ların, Hocaların, Hüseyin Mistepe’ nin, Köklerin, çömlek atölyelerini, fırınlarını özlüyorum.
O fırınlara çömlek doldurmaya yardım edip, harçlık çıkartmayı özlüyorum.
Makinede çamur çekmeyi, sonra topaç yapmayı özlüyorum.
Fırın fayrap olunca mısır közlemeyi, o közde güveç pişirmeyi özlüyorum.
Ben ağabeyim Fahri Takıcı’nın çömleğe hayat verdiği, çömlek yapışını seyretmeyi özlüyorum.
Ben, içine lağım akmayan, koli basili olmayan, otuz çeşit balık barındıran, pet şişeleri, naylonları sahile vurmayan denizimi özlüyorum.
Köprüden Yalı kahvesi Burunucu tarafına baktığımda o eski Ünye evlerini seyretmeyi özlüyorum.
Ben, Rüya sinemasına, Paşabahçe sinemasına, Yeni sinema, Belediye ve Konak sinemasına gitmeyi özlüyorum.
Amasya ve karpuz elmasını, hırtarış üzümünü özlüyorum.
Ben şimdiki çocukların bilmediği çelik çomak oynamayı, pıtık oynamayı, guk oynamayı, birdirbir oynamayı, çamurdan araba yapmayı, pöyrekle oynamayı özlüyorum.
Top yanı ada arasında istediğim her yerde kısa zamanda iki tavalık balık tuttuğum, hatta o bollukta insanların elle bile balık tuttuğu zamanı özlüyorum.
Özlüyorum…
Ben düğmesine bilye oynarken kopçamı dikine sabitleyebileceğim toprak zemini özlüyorum.
Komşu teyzenin gel oğlum, bize biraz tut silkele diye çağırmasını, sonra da altta gerilen o sergiye tut silkelediğim zamanı özlüyorum.
Ben incir ağacından patlangoç yapıp, mandalina kabuğuyla patlatarak oynadığım yılları özlüyorum.
Ben annemin hurma balı ve mısır unundan yaptığı helvayı özlüyorum.
Bileki ekmeğini, üzüm suyu ile yapılıp dilimlenerek yenilen tatlıyı, cevizli kabaklı hurma balını özlüyorum.
Ben komşuların halleşmelerini hal hatır somalarını, birbirlerinin dertleriyle dertlenip, neşelerini paylaştıkları, kokusu komşuya gitmiştir deyip aşlarından birbirlerine ikram ettikleri zamanları özlüyorum.
Ben evimizde suyun, tereyağının, turşunun, salçanın çömlek kapta muhafaza edildiği, plastiğin olmadığı zamanları özlüyorum.
Ben anama, babama, yakınlarıma ve arkadaşlarıma kartpostal ve mektup yazdığım ve aldığım zamanları özlüyorum.
Ben, selamlaşmalarda yüzlere yakışan, yapmacıktan ve riyakârlıktan uzak, katıksız sevgi barındıran o içten gülümseyişleri özlüyorum.