“Lafla peynir gemisi yürümez.” demiş ya atalar. Lafla peynir gemisi yürümüş olsaydı bizim gemilerimiz okyanusları aşmış, kıtalararası mesafeleri ezberlemiş veya dünyanın etrafını bilmem kaç defa dolanmış olurdu.
Lafımız sözümüz o kadar çok ki peynir gemilerini perişan ederdik maazallah.
Latife bir tarafa, son yıllarda milletçe yakalandığımız ve maalesef tedavileri de reddettiğimiz pek acı, pek elem verici hastalığımız çok konuşmak. Hatta susmamaya yemin etmişçesine konuşmak.
Televizyon kanallarının sabah programlarında mutlaka bir uzman konuşuyor. Gündüz kuşaklarında birçok uzman konuşuyor. Akşam programında pek çok kişi konuşuyor. Bu kadar konuşan insan ne üretiyor?
Konuşmak en temel insani özelliklerden biridir. Fakat konuşurken memleket yararına bir fikir ortaya koymaktır aslolan.
Televizyonların akşam programlarında her akşam çıkıp ekonominin kötü olduğu konusunda ahkâm kesen adamları toplayıp, eline makine verip üretim yaptırsak, ekonomi mevcut durumundan daha iyiye gelecek. O kadar çok adam bir araya gelmiş konuşuyor. Ama ortada bir çözüm var mı?
Memleketimizin en güzel mesleklerinden birini icra eden öğretmenlerimiz bir araya gelince hemen eğitim sorunlarından konuşuyor. Eğitimde yanlış uygulanan müfredatlarından, boşa harcanan paralardan, öğrenci davranışlarındaki yanlışlardan, velilerin sorumsuzluğundan veya evrak işlerinin gereksizliğinden konuşuyorlar. Bu kadar öğretmen olumsuzluklardan dert yanacağına ben ne yapabilirim? Ben neyi düzeltebilirim? çabasına girerse konuşulan olumsuzlukların pek çoğu düzelecek.
Laf yerine icraat lazım bize.
Halkın tamamında var olan konuşma yerine iş lazım bize. Faaliyet lazım bize.
Lafla peynir gemisi yürür mü? Yürümez.
Peynir gemimizin hep yerinde durmasından belli değil mi?