Son zamanlarda insanlar hayatın her alanında yoğun bir şekilde sosyal medya kullanıyor. Nerede ne yiyeceğine, hangi doktora gideceğine, gezilecek yerlere, alacağı eğitime ve pek çok farklı konuya sosyal medya üzerinden karar verme eğilimi olduğunu görüyoruz. Sosyal medyanın bu anlamda insanlar üzerinde çok büyük etkisi olduğuna da sıklıkla şahit oluyoruz. En fazla takipçisi olan, çok sayıda beğeni alan seçeneklerin daha çok kabul görmesi gibi…
Hatta uzun zamandır görmediğimiz yakınlarımızı, sevdiklerimizi bile zaten sosyal medyadan takip ederek hayatlarından haberdar olduğumuz için arama ihtiyacı hissetmeyebiliyoruz.
Kişilerin sosyal medya üzerinden görünür olma, takdir edilme, beğenilme ihtiyacını karşılamaya çalışması da bu konuda dikkat çeken bir konu…
Sosyal medya söz konusu olduğunda paylaşım yapan kişinin mükemmel görünme çabası ya da izleyen kişinin takip ettiği herkesin mükemmel olduğunu zannetme hali dikkat çekiyor. Bu durum uzun vadede karşılıklı olarak yıpratıcı bir hale dönüşebiliyor.
Sosyal medyayı maddi kazanç aracı olarak kullanan ya da sadece görülme ihtiyacını karşılamaya çalışan kişilerde gerçek hayat ve sosyal medyaya yansıyan görüntü arasındaki farkı Stanford Üniversitesi’nde yapılan bir çalışma ‘Ördek Sendromu’ olarak tanımlıyor.
Ördekler suyun üzerinde çok sakince yüzerler, onları izlemek bizlere de huzur verebilir. Ancak suyun altında çok telaşlı bir çaba vardır. Ördeklerin bacakları aşağıda çok hızlı çalışırken, bedenleri yüzeyde sakince süzülürler.
Kişinin gerçek benliği ve sosyal medyada sergilediği ideal benliği arasındaki farklılık da, ördeklerin suyun yüzeyindeki ve altındaki görüntüsünün farkına benzetilir.
Çoğunlukla kişiler sosyal medyada paylaşım yaparken üzgün ya da bakımsız halini göstermeyip en bakımlı, en mutlu, en zengin halleri ile görünür olma eğilimindedir.
Sosyal medyada başarısızlıkları, mutsuz anları gizlenmiş ve en iyi halleri ile görünen kişiler bu yoğun çaba ile ilerleyen süreçte tükenmişlik yaşama eğiliminde olurken, onları izleyen kişiler de kendisi dışındakilerin çok mutlu, başarılı olduğunu gördükçe üzerinde baskı hissetme ve neden ben değil de hep başkaları şeklinde düşünerek olumsuz duygular geliştirme eğiliminde olurlar. Bu olumsuz duygular bazı kişilerin öz saygısının azalması ve depresyon geliştirmesine de etki edebilir.
Sosyal medyanın insanlar üzerinde; ait hissetme, daha kolay mutlu olma, belirli kaynaklara ulaşma, yalnızlık hissinin azalması, sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanma, hobiler geliştirme, motive olma, diğer insanlarla etkileşimde olma gibi olumlu etkileri olabilir.
Ancak bu olumlu etkilerin yanı sıra; yetersizlik hissini arttırma, içe çekilme, bağımlılık geliştirme, olup biteni kaçırma kaygısı geliştirme, uyku düzeni ve kalitesinin bozulması, hareket etme isteğinin azalması, duygusal açlık ile başlayan yeme bozuklukları geliştirmesi, yakın çevresinden uzaklaşma ve ilişkilerin bozulması gibi olumsuz etkileri bulunmaktadır.
Sosyal medyanın kişi üzerindeki etkisi, kişinin karakterine, baş etme mekanizmasına, hayata bakış açısına ve diğer özelliklerine göre şekillenebilir.