İSMAİL AYDIN


Yoldaki Taş Hikâyesi


Bir zamanlar bir kral, şehri saraya bağlayan yolun üstüne kocaman bir kaya koydurmuş. Kendisi de pencereye oturup “Bakalım neler olacak” diyerek bu kayayı izlemeye başlamış. 

Gel zaman git zaman; ülkenin en zengin tüccarları, kervancıları, saray görevlileri, sanatkârları, bilim insanları, halk… O kralın yolundan pek çok kesimden pek çok kişi gelmiş, geçmiş.

İşin garip tarafı bu insanların hiçbirisi kayayı kaldırmaya yeltenmeden, kayanın etrafından dolaşıp saraya girmişler. 

Hatta bu insanların çoğu bağıra bağıra Kralı da eleştirmişler;

“Halkından bu kadar vergi alıyorsun ama daha kendi sarayının önündeki yolu bile temiz tutamıyorsun.”

En sonunda saraya düzenli olarak sebze ve meyve getiren bir köylü çıkagelmiş. Yoldaki taşı görünce ilk başta o da şaşırmış.

Daha sonra sırtındaki küfeyi yere indirmiş. Bu taşı kaldırayım da kimsenin ayağına, hayvanına, arabasına takılmasın, diye düşünmüş.

İki eli ile kayaya sarılıp, ıkına sıkına onu itmeye başlamış. 

Sonunda her ne kadar kan ter içerisinde kalmış olsa da kayayı yolun dışına itmeyi başarmış. Tam küfesini almaya yeltenirken bir şey dikkatini çekmiş:

Aman o da ney öyle? 

Yolda kayayı çektiği yerde mini bir çukur var. Çukurda da bir kese altın ve bir de kraldan bir not. Kralın notunda ise şu yazmaktadır:

“Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir.

Yoldaki Taş hikâyesinde dikkat edersek sadece şikâyet eden insanlar hiçbir şey elde edemezken, sorunları çözmeye çalışan insanlar ödüllendiriliyor.

Köylü bugün bile çoğumuzun farkında olmadığı, olsak da idrak edemediğimiz bir dersi yaşayarak tecrübe edinmiştir; 

“Her engel, yaşam koşullarımızı daha iyileştirebilecek bir fırsattır.”

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593