HÜSEYİN SAKA ( Klinik Psikolog)


Daha Zinde Bir Hayat İçin Biraz Mola


Gerçek özgürlük zihnin sessizliğinde saklıdır. 

Şimdinin Gücü, Echart Tolle

 

 ‘’ Bir zamanlar genç bir adam, zihnindeki düşüncelerden ve huzursuzluktan şikâyet ederek bir bilgeye gitmiş. "Zihnim hiç durmuyor," demiş. "Sürekli düşünceler içindeyim, ne yapmalıyım?"
Bilge, gencin yüzüne bakmış ve ona bir teklifte bulunmuş: "Gel, birlikte yürüyüşe çıkalım." Genç adam merakla kabul etmiş. İkisi de yola koyulmuş. Bilge, bir süre sessizce yürümüş, genç adam ise zihnini meşgul eden düşüncelerle devam etmiş. Bir süre sonra bilgeyle genç adam bir dere kenarına varmışlar. Dere, berrak suyu ve sakin sesiyle huzur veriyormuş. Bilge, bir avuç su alıp gencin gözlerinin önüne getirmiş. "Bunu incele," demiş. Genç adam, suya bakmış. İlk bakışta su bulanık, çamurlu görünüyormuş. "Görüyorsun, su bulanık," demiş. Bilge gülümsemiş. "Şimdi biraz bekle," demiş. Bir süre sessizce oturmuşlar. Genç adam, zamanla suyun yavaş yavaş durulduğunu ve berraklaştığını fark etmiş. "Artık su temiz," demiş. Bilge, "Zihnin de buna benziyor," demiş. "Sürekli düşüncelerle meşgulken, zihnin bulanık olur. Ama dinlenmeye ve durmaya izin verdiğinde, düşünceler sıralanır ve netleşir. Kendine zaman tanı. Meditasyon yap, doğada yürüyüşe çık veya sadece sessiz bir yerde otur. Zihnin, su gibi durulduğunda huzur bulur." Genç adam, bilgenin sözlerini derinlemesine düşünmüş ve ona teşekkür ederek yola çıkmış. Artık zihnini dinlendirmeyi öğrenmiş ve huzur bulmak için kendine zaman ayırmayı alışkanlık haline getirmiş.’’

  Zihinlerimizin çokça meşgul olduğu bir süreçten geçiyoruz. Gelecek kaygısı, iş stresi, gündem vs. Zihnimizi bulandıran birçok olaya, habere şahitlik ediyoruz belki de bu durumları bile isteye biz oluşturuyoruz. Bu süreç farkında olmadan en fazla da bizleri etkiliyor. Kendimize yabancılaştırıyor, ruhumuzun bedenimizle yolladığı mesajları görmezden gelmemize sebep oluyor. Zaman zaman da bu mesajları ağrı kesicilerle, televizyonla, sosyal medya ile görüldü yapıyor, cevap vermeyi bile unutuyoruz. Peki ne yapmalıyız? Aslında yazımızın başındaki hikâye cevabı bize veriyor. Kendimize, kendimiz için kaliteli zamanlar ikram etmeliyiz. Sonbaharda, ormanda yürürken yaprakların renk cümbüşünün içinde kaybolmalı, bastığımız yaprakların ahengiyle dans etmeliyiz. Bir sabah gün doğmadan uyanmalı, güneşin mucizesine eşlik etmeliyiz. Bunları yaparken de farkında olarak yapmalıyız. Zihnimizin içinde bulunduğumuz ana eşlik etmesine yardımcı olmalıyız. Bunun için sizlerle kısa bir farkındalık alıştırması yapmak istiyorum. 

  Şu an ne yapıyorsanız lütfen kenara bırakın, rahatça bir yere oturun ve gözlerinizi kapatın. Burnunuzdan derin bir nefes alın ve 4 saniye boyunca tutun, ardından ağzınızdan yavaşça verin. Nefes alırken ve verirken bedeninizde hissettiğiniz değişimleri gözlemleyin.

 Dikkatiniz dağıldığında nazikçe nefesinize geri dönün. Nefesinize odaklanmanın yanı sıra çevrenizdeki sesleri, kokuları ve dokuları fark edin. Bunların her birine dikkatlice kendinizi yargılamadan yaklaşın. 

Zihninizden geçen düşünceleri gözlemleyin ama onlara kapılmayın. Düşüncelerin bulutlar gibi geçmesine izin verin ve onları yargılamadan sadece izleyin.

Bedeninizin nasıl hissettiğini, ruh halinizi ve çevrenizdeki her şeyi kabul edin. Şu anın içinde olmanın huzurunu yaşayın.

Birkaç derin nefes aldıktan sonra gözlerinizi yavaşça açın ve etrafınızdaki olup bitene yeniden dönün ve farkındalığın etkisini hissedin.

Bu pratiği günde birkaç dakika yaparak başlayabilir ve zamanla süreyi artırabilirsiniz. Kendinize karşı nazik ve sabırlı olun. Farkındalık bir beceridir ve zamanla gelişen bir süreçtir. Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere, farkındalığımızın arttığı mutlu günler dilerim.

Hüseyin Saka 

Klinik Psikolog

Ünye Neva Psikoloji

 

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593