Bir bitkisel ürünün üzerinde ‘’doğal’’ olduğunu belirten bir etiketin bulunması, onun güvenli olduğunu göstermez!
Tarih bize şifalı bitkilerin kullanımının yaklaşık 60.000 yıl öncesine, yani Paleolitik döneme kadar uzandığını göstermektedir. Bitkilerin tıbbi kullanımları ile ilgili dokümanlar ise Çin ve Mısır kayıtlarında MÖ 3000’li yıllarına ait olarak günümüzde tesbit edilmiştir. Tıbbi amaçlı bitki kullanımı Afrika, Hint ve Kızılderili gibi her eski toplumda vardır.
On dokuzuncu yüzyılın başlamasıyla 1800’lerde kimyasal analiz yöntemlerindeki gelişme ve buluşlar sonucu ve ilaç sanayisinin tıp alanına adım atmasıyla birlikte bitkilerden elde edilen aktif maddeler, ilaca dönüştürülmeye başlandı. Yirminci yüzyılın başlarında 1900’lerde ise kimya alanındaki yeni gelişmeler ve antibiyotiklerin tedavideki inanılmaz keşif ve başarılarının yanında, ‘’yapma’’ yani sentetik ilaçlarla, tıp dünyası bir müddet daha böyle devam etse de, çağımızın hastalığı popülizmin dayatması, kanserin hala çaresinin bulamaması gibi nedenlerden dolayı, tekrar bitkisel ürünler en ön plana çıkmıştır. Günümüzde doktor ve ilacın kısıtlı girdiği Afrika ülkelerinde bitkisel tedavi kullanımı % 80’leri bulurken, gelişmiş Avrupa ülkelerinde bu oran yarı yarıyadır (% 50).
Tüm sıkıntı günümüzde ortaya çıkmaktadır. Bu kadar yoğun kullanıma giren bitkisel tedavilerin beraberinde getirdiği yoğun tıbbi zararlar ise bir türlü düzenli kontrol ve kayıt altına alınamamakta; bu kullanımlara ait sıkı denetimlerin de eksik oluşu, zararın şiddetini daha da çok artırmaktadır.
Burada temel tıbbi sorunlar ortaya çıkmaktadır: Tıbbi bitkinin güvenli olup olmadığı ve yanlış hastalıkta veya yanlış kişide, yanlış bitkinin, yanlış dozda kullanılması ve fayda / zarar oranının bilinememesi.
DSÖ’nün açıklamalarına göre dünya çapında 70.000 ‘den fazla bitki tedavi amaçlı olarak, çoğu da kontrolsüz olarak tıbbi amaçlı kullanılmaktadır.
Ülkemizde Sağlık Bakanlığımızın ve Tarım Bakanlığı’nın verdikleri ruhsatlar sonrasında üretilen bitkisel ürünlerin, bakanlıklar nezdinde yeterince denetlenememesi, yanlış medya, internet bilgilendirmeleri sonucunda, kontrolsüz kullanım zirveye çıkmıştır. İçerisine katılan bazı moleküller nedeniyle, ölümler bile görülmüştür.
En yanıltıcı sloganlar da ‘’ ottur zararı yoktur, her derde deva, tamamen doğal, başka hiçbir ürün kullanmanıza gerek yok, ilaçları bırakın ‘’ gibi halkın sağlığını hiçe sayan sloganlar olmuştur.
Tedavi veya destek amacıyla kullanılmakta olan yüzlerce bitkisel ürün mevcuttur. Bunlar içerisinde en çok bilinenler; sinameki, bitkisel çaylar, papatya türleri, yosun hapları, kondriotin sülfat, ekinezya, efedra, garlik, ginkgo biloba, ginseng, kava, glukozamin, melatonin ve fitoöstrojenlerdir.
BİTKİSEL ÜRÜNLERİN KONTROLSÜZ VE KİŞİSEL DOKTORUNUZUN ONAYI OLMADAN KULLANIMI SONUCU:
1.’’İlaçmış gibi ‘’ kullanımlar tehlikeli olarak artmaktadır.
2.İlaçlarla, kendi aralarında ve besinlerle zararlı olabilecek etkileşmesi ile zararlar meydana gelebilmektedir.
Ekinezya bitkisi – çayı; aspirin ve kortizon tipi ilaçlarla kullanılmamalıdır. Efedra; dekonjestan ( burun açıcı ) ilaçlar, kafein, tansiyon ve kalp ilaçları ile kullanılmamalıdır. Garlik ( Sarımsak ); Aspirin ve romatizma ilaçları ile kullanılmamalıdır. Ginkgo biloba; aspirin, romatizma ilaçları, kan sulandırıcı ve idrar söktürücülerle birlikte kullanılmamalıdır. Ginseng; aspirin-romatizma ilaçları, kalp ilaçları, şeker hapları, idrar söktürücülerle birlikte kullanılmamalıdır. Glukozamin; idrar söktürücüler ve insülinler ile birlikte kullanılmamalıdır. Kava; Parkinson ilaçları ve kan sulandırıcılarla birlikte kullanılmamalıdır. Melatonin; romatizmal ilaçlar, kortizon ve beta blokerler ile birlikte kullanılmamalıdır. Kondriotin sülfat; aspirin ile birlikte kullanılmamalıdır.
Ayrıca Ginkgo biloba kullananlarda kanama, epilepsi, kramplar’ın meydana gelebileceği; Glukozamin kullananlarda midede şişkinlik, gaz, ishal’in meydana gelebileceği; Fitoöstrojen alanlarda ise tiroid problemlerinin ortaya çıkabileceği unutulmamalıdır.
3. Aktarların, sadece doktorun hastası için onayladığı bitkiyi doktorun önerdiği şekilde kişiye tarif etmesi gerekirken, ‘’ aradan doktoru çıkararak’’ olay tamamen kontrolsüz hale gelmektedir. Örneğin kava ve eşek kulağı bitkisi ciddi karaciğer hastalığına neden olabilmektedir, bunu hekim uyarısı olmadan kullanırsanız, hayatınızı riske atarsınız. Hatta uyarı yapan, bilgi veren hekimin de uzmanlık alanına ilave olarak FİTOTERAPİ konusunda da eğitim almış olması çok faydalı bir durum olacaktır.
4. Allerjik rinit ve soğuk algınlığında nazal dekonjestan olarak kullanılan ve zayıflama diyetlerine de sıklıkla kullanılan bitkisel efedra (Herba ephedrae) otu, ilaç olarak monoamin oksidaz inhibitörleri ile birlikte kullanıldığında ölümcül yüksek tansiyon, felç, emboli riski ve kalp krizi ortaya çıkabilmektedir.
Sarımsak ( Garlic ) ve zencefil gibi bitkiler kandaki pıhtılaşmayı azaltır. Bu nedenle cerrahi müdahalede bulunulacak kişiler ile aspirin ve ağrı kesici kullananların bu bitkisel ilaçları almaması gerekir.
5.Depresyon tedavisinde yine kontrolsüz olarak sıklıkla kullanılan sarı kantaron (Hypericum perforatum) otu ise monoamin oksidaz enzimlerini inhibe edebilmekte, ayrıca serotonin, dopamin ve norepinefrin düzeylerinde artışa neden olabileceğinden diğer antidepresan ilaçlarla birlikte kullanılırsalar, ciddi zararlar ortaya çıkabilmektedir.
6.Mide bulantısı, barsak sancısı, kolit gibi sindirim sistemi rahatsızlıklarında kullanılan zencefil rizomu (Rhizoma zingiberis), Vücutta tromboksan sentetaz enzimini inhibe etmekte ve kanama kontrol sürelerini uzatabilmekte, antikoagulanlarla birlikte kullanılırsa beyin kanaması, mide kanaması gibi ciddi tıbbi zararlara bile neden olmaktadır.
Yine benzer şekilde Çin melekotu kökü (Radix angelicae sinensis), eşekotu yağı (Oleum o. biennis), safran (Stigma croci) gibi bitkisel ürünlerin kanama riskine karşı, antikoagülanlar ile birlikte kullanılması, vücutta kanamayı artıracağı için yine sakıncalıdır.
7. Çok sık kullanılan ökaliptus esansı (Aetheroleum eucalypti) ve yaprağının (Folium eucalypti), karaciğer enzimlerini uyarabileceği ve bu sebeple kullanılan diğer ilaçların etkisini azaltabileceği akıldan çıkarılmamalıdır.
8. Kanser için kemoterapi gören hastalarda, karamuk kabuğunun (Cortex berberidis) içerdiği berberidin’in insanda ilaçlara karşı direnç artırma özelliği ile ve bunun da en çok paksitaksel ( kemoterapi ilacı ) ilacının kanserli hücreye tutunumunu azaltarak, kemoterapinin etklinliğini zayıflattığı bilinmektedir.
9. Sinameki yaprağı (Folium sennae), sinameki meyvesi (Fructus sennae), kaskara kabuğu (Cortex rhamni purshianae) gibi laksatif ( kabızlık giderici ) etkili bitkisel ürünlerin uzun süreli kullanımı diyareye ( ishal ) yol açmakta ve aşırı su kaybı sonucu eloktrolit dengesini ( hipokalemi, potasyum eksikliği, kalp kası ve tüm kasları zayıflatır ) bozmaktadır. Sinameki kullanıldığı durumlarda besin öğelerinin de emilimlerinde sıkıntılar yaşanabilir.
Kullanılan diüretik çaylar (zayıflama ve form çayları) bağırsaklarda bulunan “mikrovillus” adı verilen tüycüklerin kısalmasına ve düzleşmesine ( bu durumda potasyum emilemez ), dolayısıyla kabızlığa yol açmaktadır.
Özellikle Zayıflamak için Kullanılan yosun hapları da tehlikelidir çünkü, bu tip hapların içersinde “sibutramin” adlı iştah azaltıcı bir madde yer almaktadır. Gerçekte insanlar yosunla değil sentetik bir madde ile zayıflıyorlar ve madde kontrolsüz kullanıldığı için birçok kişinin ölümüne yol açmıştır.
Doğadan toplanan mantarlar ile zehirlenen ve sonucunda ölen insanlara ait haberler oldukça fazladır. Doğadan toplanan ve demlenerek içilen papatyalar da kimi zaman ciddi zehirlenmelere yol açabilmektedir.
10. En zararsız gibi görünen bitki bile, normal dozun üstüne çıkarsa yan etkiler başlar. Uyku bozukluğu, sinirsel temelli gastrointestinal sistem (GİS) ağrılarında kullanılan kedi otu kökü (Radix valeriane) ve anksiyete ( sıkıntı hissi, bunalım ) tedavisinde kullanılan çarkıfelek otu (Herba passiflorae) gibi sedatif etkisi olan bitkisel ürünler dikkat eksikliğine neden olmakta, bu durum özellikle araç kullanan ve dikkat isteyen işlerde çalışan insanları ciddi şekilde etkileyebilmektedir. Dolayısıyla, bu bitkisel ürünlerin, diğer yatıştırıcı-sedatif etkili ilaçlarla kullanılması da sakıncalıdır.
11. Bitkisel ürünlerin riskli gruplarda kullanımı çok tehlikeli olabilmektedir. İlaç kullanımının genellikle arttığı yaşlılarda, kullanılan diğer ilaçlarla etkileşim, hamile ve çocuklarda ise çok riskleri olabileceğinden, bu guruplarda bitkisel tedavi faydadan çok zarar verebilir.
12. Kontrolsüz olarak kullanılan bitkilerden, kontraseptif ( hamilelik önleyici ) veya abortif ( maalesef düşük yaptırıcı ) amaçla kullanılan lavanta (Flos lavandulae), yeşil papaya (Carica papaya), nim yağı (Oleum azadirachti) gibi bitkiler ile rezene meyvesi (fructus foeniculi), sarı centiyan kökü (Radix gentianae luteae) gibi bitkilerin ve bu bitkilerden elde edilen ürünlerin hamilelerde ve çocuklarda kullanımı kesinlikle sakıncalıdır.
13.Sentetik ilaçlar gibi bitkisel ürünlerin tamamı da hassas kişilerde allerjik reaksiyon oluşturabilmektedir. Pek çoğu hafif olan bu reaksiyonların bazıları anaflaktik şoka, ölüme neden olabilmektedir. Özellikle yalancı dişotu meyvesi (Fructus ammi majoris), dişotu meyvesi (Fructus ammi visnagae) gibi bitkiler ciddi fotosensiviteye ( güneş alerjisine ) neden olabilmektedir.
14. Panax ginseng, alternatif tıp literatüründe fiziksel, kimyasal ve biyolojik strese direnci arttıran ve fiziksel ve mental kapasiteyi arttırarak genel sağlığı iyileştiren bitkilerdendir. İçinde çok karışım olduğundan, her biri için ayrı bir yan etkisi ( yüksek kan basıncı, akut astım, akut enfeksiyonlar ve burun kanamaları veya aşırı menstürasyon ) görülmektedir.
15. Bitkisel ürünlerde kontaminasyon çok çeşitli sebeplerle olabilmektedir. Asfalta, araç trafiğine yakın yerlerde ve termoelektrik santrallerine, fabrikalara, sanayi dükkanlarına yakın yerlerde yetişen bitkiler normalden 5 kat fazla ağır/ toksik metal ( arsenik, civa, kurşun ve pestisid ) içermektedir. Çok tehlikeli olabilirler.
16. Dış görünüş itibariyle birbirine çok benzeyen bitkiler, toplanırken karıştırıldığı için farklı etkiler ortaya çıkabilmektedir. Üst solunum yolları enfeksiyonlarında bitkisel çay olarak kullanılan tıbbi papatya bitkisi, Matricaria chamomilla, dış görünüş açısından pek çok bitkiyle karıştırılmaktadır ( insektisit etkili dalmaçya papatyası -Tanacetum cinerariaefolium; hepatotoksik madde taşıyan kanarya otu -Senecio türleri veya allerjik reaksiyonlara neden olabilen köpek papatyası-Anthemis cotula gibi türlerle karıştırılırsa ciddi zehirlenmeler görülebilmektedir.).
NE YAPMALIYIZ?
Sağlık Bakanlığımız tüm denetimleri daha sıkı hale getirmeli ve aktarlardan bitki çıkışlarını da hekim reçetesine tabi tutmalıdır.
Ülkemizde de bu ürünleri tavsiye edecek hekimlerin ayrıca fitoterapi dersleri de alarak, sertifikasyon işlemine tabi tutularak, bitkisel ürünler ile ilgili yetkinlik kazanmaları sağlanmalıdır.
Eczacılar ise bitkisel ürünlere karşı daha ilgili-bilgili olmalılar artık bu sahaya da ilaçlarda olduğu gibi yetkili olarak girmelidirler. Eczane – Aktar ancak birlikte olursa aktar dükkanı ruhsatı verilmelidir. Eczacılık fakülteleri ve tıp fakülteleri birlikte çalışarak, klinik çalışmalarla özellikle endemik bitkilerin etkinlikleri ve diğer özellikleri ile ilgili çalışmaları arttırmalıdır.
Bitkisel ürünler, ruhsatlı ilaçlardan daha güvenli değildir. Mutlaka hekim kontrolünde alınmalıdır. Ihlamur çayı bile içecek olsanız bu konuda bilgili, uzman bir hekime mutlaka danışın.
Yaşlılar, çocuklar ve hastalar, her kullanım öncesi ilgili uzman hekimin onayını almak zorundadırlar. Özellikle: Kanserli hastalar, kalp hastalığı olanlar, hipertansiyonu olanlar, alerjik rahatsızlığı olanlar, astım rahatsızlığı olanlar, karaciğer hastalığı olanlar, şeker hastalığı olanlar, prostat rahatsızlığı olanlar, kanama problemi olanlar, psikiyatrik hastalığı olanlar, felçli – emboli riskindeki hastalar, parkinson ve nörolojik hastalığı olanlar, sarası (epilepsi) olanlar, göz tansiyonu (glokom) olanlar, tiroid hastalığı olanlar, bağışıklık sistemi yetmezliği olanlar, böbrek rahatsızlığı olanlar, diyaliz hastaları, cerrahi operasyon planlananlar ( anestezi ve kanama kontrolsüz olabilir, mutlaka ameliyatı yapacak olan doktora söylenmelidir ) veya cerrahi operasyon ‘dan yeni çıkmış olanlar gibi, hastalar hekimin onayı olmadan ve zaman zaman da kontrol için kan testlerini yaptırmadan bu bitkileri asla kullanmamalıdırlar.