Dünyaya gelişimizi kendimiz seçemeyiz, ama mesleğimizi seçeriz. Bu seçim ise belki de ömür boyu hayat tarzımızın şekillenmesini, yaşam koşullarından sosyal statümüze kadar her şeyimizi etkileyecek olguları belirler.
Günümüzde ülkemizde meslek seçimleri ile ilgili seçeneklere baktığımızda, çoğunlukla çocuğum bir üniversiteye girsin de gerisi gelir mantığıyla hareket edilmektedir… Ebeveynlerin ya da gençlerimizin konuya bakış açısı genellikle bu düşünceleri ihtiva etmektedir.
Bu düşünce ve davranış biçimi ne yazık ki çoğunlukla hayal kırıklarıyla sonuçlanmaktadır.
İlkokul itibarıyla meslek seçimi konusunda gerek eğitim ve müfredat, gerekse aileler Avrupa ülkelerinin bu noktada denenmiş ve başarılı olmuş normlarına göre hareket etmemektedirler.
Gençlerimizi çoğunlukla doğru sonuca götürmeyen bu yanlış iliklemeler sadece üzüntüye değil, genç nüfustan alınacak verimin heba olmasına, hem çocuklarımızın hem de ülkemizin zaman ve ekonomik kaybına sebep olmaktadır.
Bazen basında ‘’ara eleman bulamıyoruz’’ mealinde haberlerle karşılaşırız.
Bu şaşkınlık veren olay nedir? İyi yetişmiş eleman bulunamamasının sinyalidir.
Peki, bu konuyu nasıl aşacağız? Şöyle: Bir kere eskiden sanat okulu denilen, endüstri meslek liselerinde yetiştirilen öğrencilerimizi son derece nitelikli, tecrübesi ve pratiği gelişmiş, işine hâkim bir yetenekte yetiştireceğiz. Meslek yönlendirme programlarının işleyişi içerisinde Sanayi sitelerine de çocuklarımızı yönlendireceğiz. Bu memlekete doktor mühendis bilişimci lazımsa… Tornacı, marangoz, motorcu, kaportacı, oto elektrikçi, kaynakçı, koltukçu, rontbalanscı, kilitçi, sıhhi tesisatçıda lazım.
Hatta çobanda lazım… Bazı yerlerde 80 bin liraya çoban bulamıyorlar. Afganlı çobanlar olmasa sıkıntı doğacak.
Yani demek istediğim şu: Çocuk illa üniversitede okusun yerine, yeteneğe ve sevdiği bir mesleğe göre tercih ve seçeneklerin değerlendirilmesi ile hem gençlerimiz, hem ülkemiz kazanır.
Fabrikalar, ara eleman konusunda sadece üretim ve hizmet sektörü sıkıntılı değil.
Bu gün gidin sanayi sitelerine, ustaların eleman sıkıntısı çektiklerini görürsünüz.
Sanata teşvik yok, sanayi sitelerine çırak verilmiyor artık… Veriliyorsa da çok az. İnanın bu böyle giderse on sene sonra sanayi sitesinde aracınızın herhangi bir yerini tamir ettirmekte, evinizin su arızasını gidermekte zorluklarla karşılaşacaksınız. Bu sıkıntı başladı bile!
Durumu Ünye açısından değerlendirecek olursak: Çok şükür organize sanayi başta Vekillerimizin Ankara da ellerini taşın altına sokmasıyla, Belediye Başkanımız Sayın Hüseyin Tavlı ve Ak Parti İlçe Başkanımız Sayın Hasan Fahri Alparslan’ın gayretli takipleriyle ciddi aşama kaydetmiştir.
Ticaret ve sanayi odası ve Ticaret borsası Başkanlarımızda bu çalışmaların önemli partnerleri olarak çalışmalara elbette destek vermektedirler.
Peki, inşallah çok uzak olmayan bir zamanda organize sanayimiz bittiğinde öncelikle neye ihtiyacımız olacak? Elbette sanatkâra, ara elemanlara. Bu ara elemanların üretim yeri ise benimde on yıl Başkanlığını yapmaktan bahtiyar olduğum Ünye Küçük Sanayi sitesidir. Orada çıraklar kalfa, kalfalar usta olarak iş hayatına hazırlanmaktadırlar. Hani Mevlana hamdım, yandım, piştim, derya.
İşte bizim sanayi sitesine de ham gelen çıraklar belli aşamalardan geçerek pişer usta olurlar.
Madem şehrimizde yıllarca konuşup pratiğe geçiremediğimiz organize sanayi gerçekleşiyor, bizim ara eleman konusunu şimdiden düşünmemiz, bu konuda sıkıntı çekmememiz için hazırlıklar yapmamız gerekiyor. Bu konunun Başta Belediye Başkanı ve Ak Parti İlçe Başkanı olmak üzere, Organize sanayi konusunda paydaş olan meslek odaları ve iş adamlarınca ivedilikle ele alınmasında fayda vardır. Ben bunları yazmamla birlikte zaten onlarda bunları düşünmüşlerdir. Zira aklın yolu birdir.
Bütün tedbirleri alarak yaptığımız hazırlıklarla hayatla buluşacak olan organize sanayi inanıyorum ki, bölgemizde ciddi derecede istihdam sağlayacak ve Ünye’mizin kalkınmasına önemli katkılar yapacaktır.